Siz Hiç İsyan Ettiniz mi?

Posted: 26 Nisan 2010 Pazartesi by Mengüalp in Etiketler:
5

Sıradan bir gün, her ne kadar p.tesi olsa da dünden bir farkı yok şu anda benim için. Neden mi? İşte neden:
Günleri bir birinden ayırt edebilmek için kol saatime bakıyorum. Fakat işleyiş gün ve gün ilerlemektense, olay ardı ardına olaylar silsilesiyle ilerliyor. Bir ödevi bitirip verilmesi gereken bir evrağı yazmaya başlamakla süre geliyor. Evrak bitiyor, başvuru geliyor, başvuru bitiyor, zorunlu rem uykusu evresi geliyor, uyuyorsun boşa zaman geçiyor. O da yetmiyor, sıkılıp uğraş arıyorsun, bir de bakmışsın seni tek rahatlatan şeylere yöneliyorsun: her şeyini paylaşabildiğin bilgisayar ortamına. Vakit geçirirken bir de bakmışsın sorumluluklarını kendin planlarken aptal saptal dış etmenli fikirler kendi çöplüklerinde öterken sana zarar veriyor, dur diyemiyorsun, çünkü 'dur' nedir bilmiyorlar. Kısır döngü anlayacağın.

İsyanım vardı hani bu zihniyete, bilgisizliğe, yetiştirilmeye, mantık denilen o basit düşünce kapasitesine, bilinene uzanan o basit araştırıp öğrenme güdüsüne, belkide defter köşelerinde bile yazılı olan iki satır kalem çiziktirmesini okuyup on saniye bakıp da anlamak için uğraşmayan kör, kara cahil, bodos, aşağılık zihniyete. Neyden kaçıyorsun? Kendinden mi, doğrulardan mı (!)?

Nedir bu evraklaşma zihniyeti ya? Bir not çizelgesi çıkartacaksın alt tarafı, bin bir türlü hede hödö memurundan üç-beş imzalı galaksili mühür istiyorlar, hadi kabul ediyorsun, bununla da yetmiyor, o değerli vaktini kullanmak için zaman planlaması yapmışken gittiğin vakit, aldığı parasıyla ailesini bile 'helal para' diyerek geçindiren tembel yaratık yerinde yok(!). Hadi bekliyorsun, fakat sonuç belli, ortada yok. Bir kağıt parçası ve okul sisteminde kayıtlı olan bir görsel, ama ve lakin sizin dışınızda birisine onun gerçek olduğunu kanıtlamak zorundasınız. Yoksa size baş vurdurmuyorlar. He, unutmadan not çizelgesini isteyen yer ise okul birimidir. Nasıl bir zihniyetse artık..

Deney ne içindir?Teoriği görsele döküp, görsel ve uzavsal açılardan algıyı pekiştirmek ve bilinç altında öğrenmeye çalıştığın nesneye bir film yapıştırmaktır biraz da.Deney yaptığını düşün. Sosyal ya da fizik kuralları çerçevesinde bir deney, fark etmez. Deneye heveslisin -zaten bu yüzden mühendislik okuyorum!- deneyde çalışmadan, çalışmayı geç, uğraşma, öğrenme, algılama yetisi olmayan robotlarla berabersin bir de üstelik. Sorular yağıyor üstüne, cevap veriyorsun. Verdiğin cevapla tatmin olana kadar soruyorlar, halbuki bir-iki saniye soluklansa soran şahıs, zaten bildiğin doğruyu açıklayacaksın, fırsat verdirmiyorlar. Eveleyip, geveleyip, az biraz geviş getirip, senin sadedine geliyorlar. Zannediyorlar ki, daha önce iyiliklerini suistimale yol açan malların hepsi o okulda toplanmış(!). Kurunun yanında yaşı da yakıyorlar, o bıkmış, bezmiş önyargılarıyla tek kalemde gidiyorsun. Hadi git ne olacak? Öyle deme, öyle bir etkisi varki; Şimdi bir-sıfır yenik durumda mısın, veremediğin cevaplarınla? Tamam güzel yavaş yavaş alışıyorsun bu kör güdüm dur dudak bilmez gerizekalı sisteme. Çekingen yanın bastırdı mı, öğrenmek istediğin şeylerle uğraşırken bir de üstüne. Durup sakin bir nefes alıyorsun, damarlarına karışan az da olsa o temiz oksijenle kendine bir reset atmaya çalışır, bir 'la havle ve la..' derken deney setindeki devre bağlantısını yaparken bulursun. İstenilen, istenildiği gibidir. Asıl istenilmeyen ise asistandan gelir "Niye ikinci kabloyu girişe bağladın?(!)"(Açıklama: deney setinde birinci kablo girişe bağlanırken, benim setimde ikinci kablo evet aynen de öyle yapılmıştır. Fakat ölçü aletindeki gerekli değişikliklerle beraber!). Sonra asistana saygıdan sabırla açıklama yapılırken, en sona eklenir -ezberci azarı işitildikten sonra- "Gerekli değişiklikler siz bakmadan önce yapılmıştı." ve surat ifadesi düşer ama nafile. Bu zihniyetle demirbaş asistan durumuna devam..Sonuç ise, deney yaparken deneyden soğumak, deneyle kalmayıp okuldaki hocaların önyargılarından nefret etmek.

Okul zaten benim isyanıma neden olan, burdaki habitat! İçindeki hayvan çeşitliliğiyle ünlü olan üniversite- ne yazıktır ki iyelik ekini hakk etmeyip de alan üniversite-.

Kopya neden çekilir? Çalışmazsın, haksız puan kazanma çabası içerisindesindir, işte o zaman baş vurursun aldatmaktır, uzak durmak gerekir.Hani birde şeffaflık tutumu vardır; Düşersin, düşmedim demezsin. İstem dışı bir eylem yaparsın, yapmadım değil, yaptım dersin. Hani şeffaf olmaya çalışıp da bunun için çaba sarf edersin ya, işte o.
Finallerden bir final, iyi bildiğim bir dersin finalinde ne yazıktır ki en arkaya oturma gafleti yerine, onun bir önündeki sıraya oturmuşsun ve zamanını iyi kullanmaya çalışıyorsun. Cevap kağıdım zaten annemin ördüğü atkı gibi, uzun uzadıya kağıtlarla devam ediyor. Hani bir önceki kağıtta yer biter de öbürküsüne geçersin ya, sonra dönüp arkada kağıttaki bilgilere bakarak devam edersin, hani? (Açıklama: Yaşamhanemde ders çalışırken düzenli ama sıkışık olmayan bir şekilde çalışırım.) Heh işte öyle yaptığım vakit, meğersem arkamdaki arkadaşıma kağıdı gösteriyormuşum(!), bundan ötürü bir uyarı aldım, almamakla kalmadım, azar işittim. Moral bozukluğuna vermeyip, hiçbir şey olmamış gibi kağıdıma devam ederken, ister istemez eski sonuçlara bakıyordum -çünkü biliyorum önceki sonuçları tekrardan bulmak en aşağı otuz dakikamı alacaktı- ve doğal olarak kağıtları yaydım-istemeden:doğal olarak:bre ahmak zaten keyfimden mi yaydım- ve dersi veren nam-i diğer prof geldi ve uyarı yapmadan, sorgulamadan, ne olduğunu anlamaya çalışmadan kağıdı aldı(!). Oysa ki hiç kopya vermek niyetinde değildim, arkadaki de almak niyetinde değildi. Aklı olan varlık, iki kağıdı karşılaştırıp anlar. Vizeden istediği notu alamamış- her öğrenci gibi değil, bazı öğrenciler gibi- yapabilecekken yapamamak ağırıma gitti. Üstüne bir de bu olay, içimdeki volkanı tetiklemeye yetti açıkcası. Sen tut onca dürüst olmaya çalış, çabala, diş, tırnak çürüt, tek kalemde çizsinler(!). İsyanım var benim!!
Uzatmadan üst boyutuna da değinip geçeyim. Prof'un(cümle başı olduğu için p büyük, yoksa gözümde bir değeri yok) odasına gidip hakklı durumumu izah etmeye gittiğimde, bana sert çıkıştı(!). Küstah herif durup dinlemedin daha, nesin sen, sezgi mercii mi?!? İplemeden devam ettim, "durum böyle böyledir" diye.. Ama nafile.. Ona da hakk veririm tabi, ama işler öyle değildi bu sefer, hakklı taraf kesinlikle bendim. Ama prof ne yaptı? Önyargısını kullandı, ve beni işleme katmadan etkisiz eleman yapıverdi.

Sosyal medya sizce nedir? Fikir beyan etmek için kullanılan, bir nevi anlayamadığınız şeyleri araştırıp anlayabileceğiniz güzel ama -bazen- bir o kadar da çöp yığını olan ortamdır. Şimdi ki olay bir üniversite kulübünün sosyal paylaşım sitesi -sözüm ona- 'paylaşımından'.
Okul bahar şenliği çalıştayı(oktay çağtay çalıştay, hadi ordan taytay..) şenlikler için afiş tasarımı yarışması düzenler. Sonuç belli olur ve 'Biraz farklı bir mizaçla kendimizi ifade ettik' şeklindeki açıklamasıyla afişe kendi resimlerini koyarak afişi birinci olarak yayımlarlar. Şimdi olaya farklı bakıyoruz. Madem üniversitede bir çalıştaysın, bahar şenliğini düzenleyen otuzuna merdiven dayamış, bir o kadar da gençlik isteklerini göremeyecek köreltiye gelmiş durumdasın, sorarım sana emek verdiğin bir işte kendine pay çıkarmak nice dir bre denyo? Yap çalışmanı, kır tuş-takımını(kılavye), otur oturduğun yere. Bırak afişi tasarlayan hakklı mutluluğunu yaşasın, afişi görenlerde taktirini beyan etsin(içinden veya dışından). Sana ne oluyor? Afişi sen mi yaptın? Sen mi kazandın ödülünü? Sen ne yaptıysan bırak, o konumdaki birisine yakışmayan hareketler bunlar(!).
Gel gelelim sosyal medyadaki bu paylaşımın soldan görünümüne. Desen ki "Bilader ne yaptınız siz böyle, bahar şenliklerine siz mi çıkıyorsunuz sadece?", bu zihiniyetteki, bu önyargıdaki yapıttan gelebilecek en güzel cevap: "Öyle etkinlik düzenlemekle iş yaptığını mı zannediyorsun? Dikkat et anahtarını alırlar 'Sir'*" şeklinde bir söylem olacaktır, buna bütün varlığımla eminim.

Vel hasıl kelamül caf caf, bıktım sizin adam olamayışlarınızdan! Ben isyanım ettim! Size var da, siz kimsiniz? Siz: onun bunun "Al bakayım şu çamur sahası senin, haydi şekillendir." diyenlerinsiniz. Her ne kadar bu isyan size de olsa, sizi bu duruma sokanların hepsini un eleğinden geçirecek kıvama getirip, pürüzlerinizi ayıklamak istiyorum ulan, alayınıza isyanım var!

5 Yorum:

  1. Hakan says:

    Öfke büyük güçtür. Heleki insanın kendisine duyduğu öfke!

  1. Mengüalp says:

    Bu sisteme tek bireyin gücü yetmez, ben bıkmadım, onlar da. Devran dönecek ama, merak etme. İşte o gücü, o zamana kadar nadasa bırakmalı.

  1. Daisy says:

    bende yazacağım şimdi bunla alakalı bir yazı

  1. Hakan says:

    o değil de kopya muammelesi hiç olmamış. Cinnet sebebi...

  1. Mengüalp says:

    Molgunlar Copr. bekliyoruz efenim =)
    Sorma geçtim ama DC ile..

Powered By Blogger