6

Hepinizin de bilmesi gerektiği üzere Fırat Üniversitesi'nde Elektrik Elektronik Mühendisliği okumaktayım.Malum evden erken kaçayım deyince ilk yılda buraya geldik, o azme burası Şam'da kayısı :).

Şöyle başlamak isterim ki;

İlk sene üniversiteme geldiğimde çok fazla önyargılar edindim, nitekim doğudaki herhangi bir yerde nasıl bir yaşam olduğunu daha önceleri ailemle yaptığım tatil ziyaretlerinde görmüş olsam da, burada yaşamak ve öğrenci olmak bambaşkaymış! Çünkü doğu insanı batı insanından farklıdır. Niye mi? Çünkü doğudaki saflığını bozmamış kültür halen daha günümüzde devam etmekte.
Örnek vermek gerekirse; Batı'da kulağımda küpeyle görenler yadırgamadan ve yüzüme dik dik bakmadan benimle muhattap olabiliyorlar, Doğuda ise önce bir süzülüyorum sonra normal olmamak şartıyla bir cevap alabiliyorum (ki Elektronik Devreler hocam bütünleme sınavında şapkamı çıkartıp "bakayım sen asimetrik mi yoksa simetrik mi takılıyorsun" diyere iki kulağıma birden baktı ve sivri dilli hocam ardından"ne oluyor bunu takınca" diye bir soru yöneltince başımı öne eğip "iyi günler hocam" diyerek yoluma devam ettim) veya şöyle bir örnek daha verebilirim; bir gün Safranbolu'da(yaşadığım yerde)çakmağım bitmiş bir vaziyette bakkallardan uzak kibritsiz bir vakit, annemin arabasında canım sigara çekiyorken oturarak buldum kendimi, sonra düşündüm "ne yapsam" diye, baktım olmayacak arabadan indim ve yan tarafta bahçesi olan, o bahçede odun kıran bir Abi'nin yanına gittim ve "ateşiniz var mı acaba?" diyerek sıkıntıma çözüm olması amacıyla bir soru yönelttim. Aldığım cevap ise (önce beni süzerek -süzmesinin nedeni kulağımdaki küpe değil üstümdeki şık, yeni alınmış takım elbiseydi-)"ne sigarası içiyorsun bakayim sen?" dedi ve tipime binaen marlboro veya parliament diyeceğimi umut ederek çaktırmadan da olsa sigara talep etti, ardından "öğrencisin değil mi, ne okuyorsun" diyerek evin içersindeki annesine "anne burda bir öğrenci var sigarasına ateş getirir misin" dedi, tabiki ben de ayıp olmaması için "içer misiniz" diyerek ikram ettim Memphis marka ucuz sigaramdan ve beraber yaktık sigaraları ve uzaklaştım olay mahalinden). Fakat ateşi Elazığ'da(üniversite okuduğum yerde) istemiş olsam tahminimce gelecek tepki ve söylem şu şekilde olacaktı: "buyur gardaş, çikuğf -çakmak çakma sesi-". Ya da hocam, batıda bir hoca olsa -daha ziyade alışkın olsa böyle tipteki değişikliklere- beni tipimle yargılamazdı.

Şimdi ise bir kaç önemli olay daha anlatmak istiyorum ki, farkları benim madde madde özetlememden çok kendiniz daha iyi görebilesiniz diye. Harçlığımın bittiği ve tekrar yatmasına yaklaşık bir iki gün kala çarşıda işimi halletmek üzere dolmuşa bindim. Bindikten sonra cebimdeki paralara göz attım, otuz kuruş ve yirmi liram vardı. Dolmuş şoförüne son kalan yirmi liramı, dolmuş ücreti olan altmış kuruşu vermek üzere uzattım. Şoför baktı ve gelen sesli soru ise şöyleydi:"bozuk paran yok mu yeğenim?" düşündüm ve otuz kuruşumun olduğunu anımsayarak, tekrar kontrol etme amaçlı (bozuk para sesleri eşliğinde)cebimden çıkartıp cevap verdim, "yok abi başka param", şoförden gelen tek ses ise şöyleydi: "bak elinde var bozuk para işte, ne kadarsa ver" dedi ve elimdeki otuz kuruşu uzattım ve yerime oturdum.
Şimdi bu olaydan çıkartmak ve aktarmak istediğim şey; diğer yandan Safranbolu'da dolmuş şoförü müşterisinin parasında beş evet yanlış duymadınız kuruş eksik olduğu için dolmuştan atabiliyorken. Safranbolu'da tanık olduğum öbür olaydaki şoförün zihniyetiyle Elazığ'daki şoförün zihniyetinin neden farklı olduğudur. Evet farkların sonuçları gözler önündedir fakat yine de hayat akmaya devam ediyor.

Farklı bir olay daha geliyor şimdi. Mayıs ayının beşinci günüydü, o sabah Mersin'e bir arkadaşımı görmeye gitmiştim. Hava çok soğuk değildi fakat hafif bir ayaz vardı, denizli memleket Mersin'de. Saat dört civarlarında indiğim için şehre, mecburen arkadaşımı beklemek için bir yerlerde oturmam gerekiyordu. Bende sırtladım çantayı, çıktım çarşıya. Sabah altı sularında bir firin-cafe bozması bir yerin önünde, birazda bitkin bir halde, dükkanını yeni açan işletme sahibine dışardaki masaları göstererek bir umut "oturabilir miyim acaba?" diye sordum! Fakat hiç beklemediğim, alışık olmadığım bir şekilde "hayır daha açmadık" cevabı aldım. Zannımca param yok, dileniyorum sandı garibim beni, ama olsun her ne olursa olsun tepkisi kendini belli ediyordu. Şimdi ters bir açıyla Elazığ'da bir lokantada yaşadığımı anlatayım: Beğendiğin, içinden gelen bir lokantaya oturursun ve sen sipariş etmeden çorba, arasıcak(ezme , salata, bazen çiğköfte bile..) gelir ve ana yemeği yedikten sonra yanına tatlı üstüne de kesinlikle ve kesinlikle çay gelir. İş yeri sahibi sanki ona misafirliğe gitmişsiniz gibi sıcak, cana yakın ve içten tavırlarıyla adeta sizi lokantasında ağırlar ve en önemliside ana menü dışında sizden ücret talep etmez. Evet iki farklı kültür arasındaki iş veren anlayışları da böyle.

He, "yok mu bu doğuda öğrenci olmanın olumsuz yönleri?" diyorsunuzdur belki şimdi içinizden. Var, var, hemde öyle bir varki.. Onların yüzünden bu olumlu yönlerini göremeyebilecek kadar çok var hem de.

Olumsuzlara gelmek gerekirse, çok fazla üstüne düşmeden değinip kısaca geçmek isterim. Şöyle ki;
Bir kere uzaksınız yeterince medeniyet dediğiniz 'tek dişi kalmış canavara', yol var arada hem de bin kilometrelerce. Nitekim bu size bir sürü olumsuz yön çıkartıyor, etkinliklere katılamamak, tatilde evinize geç gitmek -hatta uzak olduğu için bazen gidememek- ve en kötüsü de uzak olmak bu olumsuzlukların içerisinde, hadi teknolojiye internet aracılığıyla sahip olabiliyorsunuz fakat ailenizi, arkadaşlarınızı görmek istediğinizde özleminizi gidermek için sabırlı olmanız gerekiyor! Tabi bunun dışında da şeyler var; mesela batıda alışık olduğunuz genel saygı çerçeveleri.. Ama inanın bana olumlu yönleri gördükçe bunu göz ardı edebiliyorsunuz.

Evet gördüğünüz üzere batı ve doğu arasındaki farkları göz önüne seren örnek bulmak çok zor değil. Bunlar şimdilik aklıma gelenler ve size gösterebileceklerim. Güzel ve ilginç şeyler yaşadıkça, gördükçe elimden geldiğince paylaşmak isterim. Ama asıl değinmek istediğim nokta kesinklikle şudur ki: eğer batıda yaşıyorsanız doğuda yaşamın nasıl olduğunu içine girmeden anlayabilmeniz mümkün değil! Buna ilaveten kesinlikle ve kesinlikle herkesin bilmesini, görmesini istediğim bir nokta olduğu için paylaşıyorum bu yazıyı sizlerle. Gününüz açık olsun. Saygılarımla.

6 Yorum:

  1. Daisy says:

    Bu konuda uzun süredir bir şeyler söylemek istiyordum.Blog'umda da yazmayı düşündüm böyle bir yazı insanlar maalesef eleştiriye fazla açık değil "beğenmiyorsan git" havasında (bu doğuya da özgü bir durum değil tabi).Öncelikle şunu belirtmeliyim bizim üniversitemiz ve şehrimiz gerçekten bir çok şehir standartlarına göre iyi durumda.(Eleştiriyide kendi aramızda yapmamız gerektiği kanısımdayım aile içi tartışmanın dışarıya taşmaması gibi.)Ne var ki ilk zamanlar insanların ünlemlerini (ha, abim, yaf, babam, ortağh (ortak oluyor).. ) garipsiyorsunuz.Bir arkadaşımla (of!) konuşurken (kendiside uzun süre batı illerinde kalmış liseyi doğuda okumuş biri.) "alışabildin mi?" diye sorduğunda "hayır" cevabını aldıktan sonra "merak etme bir süre sonra sende onlar gibi oluyorsun" dedi.Bende farkına vardım arada cümlelerin arasında "ha" falan diyordum.Hoş bir durum değil tabi.Sonra onlar gibi olmamaya karar verdim uzaklaşmaya çalıştım tabiri caizse sonra farkına vardım ki onlar gibi olmak onlar gibi konuşmak falan değil tam da bunu yapmaktı sosyal olmamak insanlarla iki kelime "MANTIKLI, YARARLI" konuşmalar yapamamaktı.İşte doğuya geldiğiniz zaman sizi onlar gibi yapan budur.
    Geçen blogta cümle kurmayla ilgili yazımı okuyan bir arkadaşım (kendiside ünlü yazarları falan sever onların cümlelerini kullanır hep) http://bit.ly/bKUjA6 bana böyle cümleleri okuyunca "ben insan mıyım diyorum kendime bu cümleleri okuyunca ben onların seviyesinde bir cümle kuramam ki bu yetenek gerektirir dedi." bende ona " sende kurabilirsin bu cümleleri kuramazsan bile en azından onun hakkında bir fikir yazabilmelisin " dedim.Verdiği tepki "düşüncelerimi niye bu kadar insanla paylaşayım ki" dedi.Şok oldum resmen kesildim.Bu konu size kalmış düşünce paylaşımı konusuna girmek istemiyorum bu konu hakkında da bunu 3 katı kadar yazı yazabilirim sanırım.
    Doğuda ki üniversitelerde diğer bir konuda %50'lere varan yerli öğrencilerin bulunmasıdır.İlk önce bu sevindirici bir durum olarak görülse de ( ya ne güzel adam kendi memleketinde kazanmış okulunu) öyle değil.Bu adamlar daha kendi şehirlerinden çıkma cesaretini gösteremeyen adamlar.Bu adamlarla hangi sorunu paylaşır hangi konuda konuşursun adamın hayatı burası.IEEE toplantısında Elazığ ile alakalı bir yazı yazılması için yerli bir öğrenci seçilcekti toplantıda toplam tamı tamına "BİR" öğrenci vardı.Hayal etmeside güç dimi.Bu öğrencide kendi memleketini yazma cesaretini gösteremedi.Elazığ'lı olmayan bir öğrenci aldı görevi.Geriye kaldı %50 kısım bunların içinden zaten "yeniliğe açık, fikre saygı gösterme" eğilimi gösteren adamlar bulursanız 2,3 adet oturun dua edin Allah'a.
    Ben İstanbul'dayken arkadaşlarımında biraz kapalı fikirli olduğunu düşünürdüm.Onlar biraz daha fikirlere önem verirlerdi bu nedenle bir çok arkadaşım bu konuyu hallettiğini düşünüyordum son sınıfta.Böyle düşünen ben şimdi doğuya gelince eski arkadaşlarını arar oluyor tabi.Hani o fikir üretmediğini sandığın arkadaşlarını ararsın garip bir ders oluyor insana.
    Umut veren kısımı bu üniversitelerde hangi öğrenci koluna giderseniz sizin ilgi alanınızda olmasa da sizinle aynı düşünceleri paylaşan birilerini bulabiliyorsunuz.
    Neyse uzatmayalım fazla.

  1. Bulent says:

    eline saglık kardes -

  1. Adsız says:

    bende elazığda öğrenciyim dikkatimi çekti yazın okdr içten ve güzel yazmışsın ki...eline sağlık bakış açını sevdim.

  1. Adsız says:

    o ne öyle bu mu cevap yani ...

  1. Adsız says:

    elazığdan adam olmaz.

    okumaya falan gelmeyin.

    okuma yazmayı unutursunuz.

Powered By Blogger